Sevgili Maria,
Günler, yıllar gibi geçiyor bir süredir; yıllar, günler gibi. Dün birbiri ardına gelen kötü haberlerden bunaldım, montumu giyip şemsiyemi aldım ve kendimi yağan yağmurun akışına bıraktım. Bir saati aşkın yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm... İnsanlar yorgun, mutsuz ve hüzünlü gibiydi -veya dünya insanın ruhunun yansımasından ibaretti. Sapsarı ışıklarla çevrelenmiş beyaz bir köşk görene dek yürümeye devam ettim, aniden durdum sonra. Orası benim ilacım olacak gibiydi ya da insan kendine dünyadan ayrı gibi duran bir sarı bahçe içinde elbette bir ev kurabilirdi. Tek ihtiyacım, birazcık şiirdi.
Doğru şiiri bulmak için bir kilometreden fazla yürümüşüm. Cebimde mor bir kitap, içimde Şükrü Erbaş dizeleri kıpırdanırken geri döndüm. Çikolata, kahve ve şiirle dizdim yıkılan taşları yerine hemen, izin verdim geçsin gitsin neyse ruhumu emen. Sokağa döndüm, ince ince yağan yağmurun altında için için ağlayan bir kız gördüm. Geçemedim, durdum, "İyi misin?" dedim, yalnız hıçkırık duydum. Çıkardım montumun iç çebinden Şükrü Erbaş'ın merhemini, ona uzattım. "Bilmiyorum" dedim "Ne yaşıyorsun, neye üzülüyorsun. Belki saçma gelecek, bilmiyorum. Ama her şey zamanla geçiyor, onu biliyorum."
İşte şimdi, daha 24 saat geçmemişken bu cümlelerin üzerinden ve 1 saat bile kalmamışken miladıma, kendi hayatımın muhasebesini yapıyorum. Kitap okumak istedim, içerde kimse yoktu. Bir şeyler izlemeyi düşündüm, içim yanaşmadı. Madem ki kapanıyor bir defter, o zaman döneyim dedim bakalım, nelerle doldurmuşum içini.
Son tuttuğum günlüğü buldum. Evirdim çevirdim, aralara göz attım.
"21 Mart 2020
(...) Bu ay ve bu yazı, benim tarihe (ve üstelik bu kez kendi tarihime ek olarak dünya tarihine) tanıklığım olsun. Ocak ayında, tüm dünya bir virüs haberiyle çalkalanmaya başladı..."
Şaşırdım ne çok önemli sandığım şey eriyip gitmiş diye, şaşırdım ne çok başlangıç sızmış fark ettirmeden içime. Oysa her şey duruyor -veya hareket ediyorsa bile, genelde hep geriye gidiyor gibiydi. Yorulduğumu itiraf etmekten korkmuyorum artık, en büyük gücü de buradan alıyorum. İnsana ilk kim demiş her daim yeşil kalacaksın diye? İlk kim kapamış gözlerini evrenin döngüsüne? Şurası kış köşesi ömrümün, şurası yaz köşesi. Ortada -ortada ben, şimdi böyle, biraz iyi biraz kötü, biraz durgun biraz deli, ömrümün baharındayım. Toprağa uzanmışım, düştüğüm yere ektiğim çiçekler uç vermişler; zamana ve hayata aynı anda şaşırıyor, hepsini bir anda kabul ediyorum. Sonra
fark etmeden, günlüğün son sayfasını çeviriyorum, son paragrafta takılıp kalıyorum.
"(...) Sevgili gelecektekiben, geçti mi artık? İyi misiniz, iyi mi her şey? İstediğin hayata kavuşabildin mi? Yanında mı sevdiklerin? Neler öğrendin, neler kattın kendine? Umarım iyisindir, hayal ettiğin hayatı sağlık ve mutlulukla yaşıyorsundur. Korkma, her şey geçiyor. Ne olursa olsun, umudunu kaybetme ve gülümsemekten vazgeçme. Kendine iyi bak, ben bugünkü haline iyi bakıyorum. Seni mümkün kılmak için, bilsen nasıl çabalıyorum."
Ah Maria. Bir sokak ortasında deli yağmur, kendime şiirler uzatıyorum.
Comments